bak yine akşam oldu...
bu akşam da
tıpkı dün akşam gibi..
rengi soluk
ve görünmüyor her nedense
karanlıkta ölüler..
sen ve ben gibi..
ikimiz gibi..
bak yine akşam oldu
karanlıklar çöktü yüzüme
yeryüzüne çöker gibi
yine hayallerim
yitirdi güneşini
yine günahlarım
yitirdi eşini..
sensizlik...
sessizlik...
düzensizlik
yine çöktü akşamın üstüne
hem bak yine akşam oldu
karanlık şarkısını söylemekte
senle ben yine bir son yemekte...
aylar oldu seni görmeyeli
ama yine de sen ve ben
sanki tek bir beden
yine o yemekte
lüks bir italyan restoranı
şık giyimli garsonlar
italyan mutfağı masada
etrafta loş ışıklar
ruhumuzun kararttığı...
şiir okur gibi konuşan sevgililer
senin gibi, benim gibi
bizim gibi
sipariş verelim
beyaz eldivenli bir garsona
Italyanca konuşalım
deliler gibi
hadi yine akdenizli olalım
tek tel bir spagetti lütfen!
romantizm katsın dünyamıza
hem bak ne diyor şair
günü yakala!
yemeye başladığımızda iki ucundan
tek bir spagettiyi
biraraya gelince dudaklarımız
hadi öyleyse dikkat çekelim
yine başın dönüyor bak yine
yine akdenizlisin bu gece..
hadi hayata başlayalım
kalan yerinden
çıkaralım beyinlerimizi
ve yüreklerimizi
ve geçmişe dair
aşka dair
ne varsa!
ve yine başlayalım kaldıgımız yerden...
yaşanacak yaş degil
içinde bulundugumuz
hiç bir yaş!
Ezelim evreni avuçlarımızda
ilerlemesin seneler
böylesine durdurulmaz bir hızla...
ve sünnet edelim beraber
hayatın önündeki fazlalığı
ve anlasın ölüm
bir fazlalık oldugunu
sonra kaçalım bu nezih restorandan
ölümü öldürdüğümüz
ilk dakikadan!..
Yıldırım Beyazıt Olurum...
Mutlu Haspolat
İnce ince bir karanlık düşer şehrin üstüne
Bir karanlık gökler bile çözemez esrarını
Bense saklarım karanlıklarımı geceye
Karanlık olur düşerim güneşin doğmadığı şehire
Kimse görmez içimdeki ağrıyı geceden gayrı
Ve kimse duyamaz senin kadar
Şah damarımda atan sessiz çığlığı
Ve ben yeniden sen olurum
Saniyelik gel-gitlerimin birinde...
Yeniden divanen olurum
Bu karanlık soğuk şehirde.
Caddelerinde Timur’u görürüm elinde bir kılıç
Yüreğimi bölerken;
Bir nefes öteye gidemem sonra
Devrilirken bulutlar kuzey rüzgarı gibi gözlerime
Akıntısına kapıldığım bir kızılırmak olursun sonra sen
Sessizce karanlığımın içinden geçip,
parçalayan kıyılarımı...
Ve susuz bir şekilde sana vururum, yelkenlerim inik
Erir damar damar bütün buzlarım
Hasret olur taşarım kabımdan
Durmam bu karanlık diyarda
Durursam yüzüğünde ölümü saklayan
Yıldırım Beyazıt olurum...